Her şey tek bir soruyla başlıyor, BEN KİMİM?
Bir kere bu soruyu içtenlikle kendine sorduğunda, çarklar hemen dönmeye başlar.
Artık geriye dönüş yok.
Aynanın karşısına geçip, gözlerinin içine bakman yeterli.
Soruyu dillendirmene bile gerek yok.
Bakışların bunu yapar senin adına.
İçinde kıvılcımı yakacak, kapıyı aralayacak olan soru;
BEN KİMİM?
Sonra sadece izlemeye başla, etrafında olan her şey sana kim olduğunu anlatmaya başlar.
Belki ilk başta acımasızca çünkü ilk başta sana asıl kimliğini değil, olduğunu zannettiğin kişiyi gösterir bütün sistem, bütün yaratım.
Fark et diye.
Aslında “BEN BUYUM” dediğin kişinin sana olman için dayatılan kişi olduğunu görmeye başla diye.
İlk başta sıkı bir dirençle karşılayabilirsin bütün olanları, bütün izlediklerini.
Hayır kabul etmiyorum dediğini duyar gibiyim.
Sistem yanılmaz, içinde ne varsa sana bütün şeffaflığıyla, bütün saflığıyla yansıtıyor ve bütün iyi niyetiyle gösteriyor en küçük ayrıntısına kadar.
Bütün izlediklerin, kendini zannettiklerin.
Bütün limitlerin,
Bütün sınırların.
Kendini gerçekleştirmeni, kendini tam olarak deneyimlemeni engelleyen barikatlar.
Bütün bunları hemen olduğu gibi kabul etmeni beklemiyorum, bu sadece yüreğine ekilen bir tohum.
O kapı bir kere aralandıktan sonra o tohum yavaş yavaş içinde büyümeye başlayacak.
Sen bunu istesen de istemesen de.
Kendini suçlamana gerek yok. Bunları biz seçmedik. Bütün bunlar kendi isteğimiz dışında bize yüklenen yükler. Atalarımız, ailemiz, çevremiz tarafından küçük küçük sistemimize işlenen kodlar.
Bedenimizle birlikte bütün sisteme yazılan kodlar.
Karma olarak adlandırılan şey tam anlamıyla bu, çok uzaklara, geçmiş yaşam denilen yerlere gitmeye gerek yok.
Gerçek kimliğimizi bilebilmek için, önce tamamen dışarıdan işlenen bu kodların sistemimizden temizlenmesi gerekiyor.
Arık ondan sonra kendi düzenimizi tam olarak kendi isteklerimiz doğrultusunda kurma şansını yakalayabiliriz.
Dönemin sıkışıklığı nedeniyle, bu temizliği yapabilmek için elimize çeşitli araçlar verilmiş durumda.
Bir çoğumuz bu araçları reddediyoruz, ciddi dirençler gösteriyoruz.
Ben de zamanında bunlardan biri olduğum için seni iyi anlayabiliyorum.
Bu dirençlerin de nedenini iyi düşünmek gerekiyor, ileriki zamanlarda bunun üzerine de detaylı konuşuyor olacağız.
NEFES KOÇLUĞU’da bu araçlardan bir tanesi, belki de en doğal ve etkili olanı.
Zaten bize ait olan, zaten halihazırda sahip olduğumuz bir anahtar.
Hayatımıza genel bir çerçevede baktığımızda şunu netlikle görebiliyorum ki, insanoğlu gitgide doğadan ve doğallıktan uzaklaşır hale geliyor. Doğa ve gerçeklikle olan iletişimini kaybediyor.
Gün geçtikçe göremez, duyamaz, hissedemez ve gerçek anlamda konuşamaz oluyoruz.
Başkalarının gözlerinin içine bakmayı bir kenara bırak, kendi gözlerimizin içine bakamaz oluyoruz.
Sıkışıklık ise bize ait en doğal şeyi bozmakla devam ediyor, NEFESİMİZİ.
Kalp atışı gibi istemsiz bir şekilde hareket etmesi gereken NEFESİMİZ de doğallığını yitirmeye başlıyor.
Her geçen gün gerçek kimliğimizden biraz daha uzaklaşır hale geliyoruz.
Nefes Koçluğu Seansları ile nefesin tekrar doğduğunuz gündeki gibi doğal akışına sahip olması sağlanıyor. İçimize işlenen kodlar derinlerden çıkartılıp temizleniyor. Nefesin bedende doğal bir şekilde dolaşmaya başlaması bütün hayatımıza etki ediyor ve hayat da doğal haliyle, olması gerektiği şekliyle ilerlemeye başlıyor.
Nefes Koçluğu Seanslarından sonra nefesin durumu size analiz ediliyor. Aslında analiz edilen sizin hayatınız oluyor. Çünkü nasıl nefes alıyorsanız hayatınızı da tam anlamıyla o şekilde yaşıyorsunuz. Hayatı da nasıl nefes alıyorsanız o şekilde görüyor, algılıyor ve yaşıyorsunuz.
Nefesiniz doğal haline kavuştuğunda ise bütün dünyanız nefesinize uyum sağlıyor.
Nefesle ilgili en büyük yanılgı ise doğru bir nefes biçiminin olması gerektiği. Doğru bir nefes yoktur, doğal bir nefes vardır. Nefes bedende sadece tek bir şekilde hareket etmez, olması gerektiği şekilde hareket eder. Nefesin tek bir doğrusu yoktur, her AN’ın doğrusu farklıdır. Uyurken nefes farklı bir şekilde hareket eder, spor yaparken farklı bir şekilde, yürürken farklı şekilde, çalışırken farklı şekilde. Nefes AN’a kendini uyumlar. Bizlerin hatası yanlış nefes alıyor olduğumuz düşüncesidir. Nefes her şekilde doğrudur, bizim nefese müdahale etmeyi bırakmamız, nefese izin vermemiz gerekmektedir.
Nefes, hayattan ayrı tutulamaz. Hayatta sürekli hareket eden enerjiler ve bu enerjilerin yansımaları vardır, yani duygular. Nefes bütün bu enerjilere göre kendini uyumlar, fakat biz bu enerjilere direnç gösterdiğimizde nefesimize farkında olmadan müdahale etmiş oluruz. Bu enerjilerin akmasına izin verdiğimizde ise nefesi de doğal akışına bırakıyoruz demektir.
Burada var olmamızın asıl amacı kendimizi deneyimlemek. Kendimizi deneyimleyebilmemiz için önce kendimizi bilmemiz gerekiyor, kim olduğumuzu.
Kim olduğumuzu ise bize ait olmayanlardan yani kodlardan, tortulardan temizlendikten sonra bilebiliriz.
Bana ait olmayanlardan arındıktan sonra ortada sadece “BEN” kalır.
Bize verilen araç yani beden vasıtasıyla da gerçek kimliğimizi yansıtmaya, deneyimlemeye başlarız.
Ne yapıyorsak yapalım, kendimizi gerçekleştirmenin ilk adımı da kendimizi en doğal haliyle olduğu gibi deneyimlemeye başlamaktır.
Çocukluktan beri kurduğunuz bütün hayalleri düşünün, gerçekleşemeyecek olsa bu hayalleri kurma şansınız olmazdı. Limitleri sadece istemsizce kendi kendimize koyarız.
Nefes Koçluğu Seansları ile bu limitleri kaldırabilir ve kendinizi deneyimleme yolunda ilk adımı atabilirsiniz.
Bizlere böyle bir imkân ve NEFES gibi bir araç verilmişken artık “KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ZAMANI” geldi demektir.
Eğer bu yazıyı okuyorsan, bu sana verilmiş olan bir mesajdır.